Bir eski zamandı,
Henüz sözlerin çıplak teninde...
Yalandan elbiseler yoktu!
Bulutlar beyaz,
Deniz mavi...
Sen,
Susuşlarımın tek tanığıydın.
Ezber bozan bir eylül akşamı,
Kanadında deniz kokusu...
Gözlerinde utangaç bir kederle
Sırıl sıklam bir aşkı getirmiştin bana...
Hiçbir cümlemin yarım kalmadığı,
Gündüzün geceyi kıskandığı...
Ey sevda coğrafyasının
Gül kokan teni...
Saklımda kalan ne varsa,
Alabildiğine çocuk bir heyecanla
Düşerim kapına!
Ellerim de şiirlerimin
Yüreğimde sevmelerimin nasırı!
Bir eski zamandı ceplerimde aşk şiirleri yerine çamurlu misketlerim, çörek tadında sevinçlerim vardı.. Saklımız gizlimiz yoktu görmek için bakmak yeterdi, yüzümüzdeki utangaç kırmızıyı! Sevdanın bahçesi
uzak bir diyardı,serde büyümek vardı ve biz büyümeyi... yaşlı bir
ağacın dalında, daha yüksekteki elmayı alabilmek zannederdik...
ne zaman büyüdüm,
o zaman unuttum...
serçelere buğday taşımayı...
ne zaman büyüdüm,
o zaman unuttum...
uçurtmamamı gökyüzüne bırakmayı.
Bos bir teneke, birkaç eski lastik ayakkabı topuğu...bir parça ip, bir kaç çivi. Bir sevinci inşa etmeye yeter mi diye sorsam hepinizin cevabı
hayır olurdu. Oysa bir çocukluğu taşıyacak... bir gülümsemeyi alevlendirecek kadar büyük bir nimetti bu saydıklarım... Bunlarla bir araba yapılabilirdi.
İçinde papatyalar, gelincikler.... taşınırdı! daha önce bir çiçeğin kendisi için olduğunu aklından bile geçirmemiş bir anneye.
ne zaman büyüdüm,
siz oldum.
sonra dahada büyüdüm... bir tek pantolonum değildi artık bana küçük gelen... büyüdükçe sevinçlerim küçük geldi... büyüdükçe...
ne zaman büyüdüm?..bilemez oldum.
Kadir Ünal |